26 Nisan 2008 Cumartesi

küre - t - el arz, küre - i arz = yer yuvarlağı (yeryuvar)

"küre'' ile "arz" Arapça sözcüklerdir.

Türkçeleri "yuvarlak" tır, "yer"dir.

Arap dilinde, bu iki sözcük ile ad tamlaması yaparak, "küre - t - el arz" demişler. Kimi eski yazarlarımız, bu Arapça sözcüklerle İran dili kuralına göre ad tamlaması yaparak "küre - i arz" da demiş.

Hiç kimse.

İnanılmaz bir aşağılık duygusu yüzünden

"Bizim de bir dilimiz var, bizim de dilimizin kuralları var!" dememiş!!!

Bu Arapça sözcükleri ve Arapça, Farsça tamalamaları kullanmış durmuşlar. Şairlerimiz, yazarlarımız, devlet adamlarımız... Yıllarca, yüzyıllarca...

Bu durumdan yakınanlar da çok olmuş.

Yakınanlardan biri de Tanzimat yazarı Ziya Paşa'dır. 1868'de "Hürriyet" gazetesinde yazdığı "Şiir ve İnşa" makalesinde, Divan şairlerini de eleştirirken şunları söylemiştir:

«Bizim şuarâ-yı eslâf edâ-yı nazm u ifâdede ve hayâlât ve ma'ânide Arap ve Acem'e mümkün mertebe taklide sa'y etmeyi maariften addetmişler ve acaba bizim mensûb olduğumuz milletin bir lisânı ve şiiri var mıdır ve bunu ıslâh kabil midir, asla burasını mülâhaza etmemişlerdir.» (Bizim önce gelen şairler anlatım ve nazım havasında imgelemlerde ve anlamda Arap ve Acem'e olanağı denli övkünmeve çalışmayı ustalıktan saymışlar ve acaba bizim ulusumuzun bir dili ve şiiri var mıdır ve bunu düzeltmek olanaklı mıdır, hiçbir biçimde burasını düşünmemişlerdir)

Böyle diyor Ziya Paşa...

Ve Necati'yi. Bâkî'yi, Nef’î'yi vb.ni kıyasıya eleştiriyor. Bunların yazdıklarının bizim olamayacağını söylüyor.

Ziya Paşa'dan esinlenerek bir gerçeğin altını çizelim. Bu övdüğümüz, göklere çıkardığınız şairlerimizin, Arap'a ve Acem'e çok aşırı öykünmeleri, (öykünmeden öte, olduğu gibi sözcükler almaları), dilimize büyük zararlar vermiştir. Dilimizi yüceltmemiştir, batırmıştır.

Efendim, neymiş, Arapça, Farsça sözcükleri kullanırsak daha güzel olurmuş!!!

Arap’tan, Acem’den durmadan sözcükler almanın güzel olduğunu sanarak dilimizi batırmışlardır.

Ayrıca soralım:

Yazarların, şairlerin anlayışında Arap'tan, Acem'den sözcükler alırsan güzel oluyor da niçin Türkçe kötü sayılıyor?

Türk ozanına, Türk yazarına bu aşağılık duygusunu kim, kimler aşılamıştır?

Olduğu gibi söyleyelim ki, şairlerimizin, ozanlarımızın bu sayrılıkları (Sayrılıktan başka ne ad verebiliriz? Hayınlık mı diyelim?) bugünlere değin gelmiştir. Bugün de Arapça sözcüklerin daha güzel olduğunu sananlar ve onları kullananlar var. Özellikle şairler, ozanlar arasında çok var.

Şiir yazmış genç ozan. Getiriyor, Türk Dili Dergisi'nde yayımlanmasını istiyor. Getirdiği şiiri okuyoruz. Bir dizesi şöyle, kendi yazımıyla gösterelim:

"muafak oldu yıldızlara varmaya"

Biz ona bir dilekte bulunuyoruz: «"muafak oldu" yerine Türkçe "başardı" yazalım; dize şöyle olsun: "başardı yıldızlara varmayı"» diyoruz. "Hayır, olmaz," diyor.

"Niçin?"

Bu "muafak" sözcüğü daha güzelmiş, onun için!

Biz onu yanıtlıyoruz.

"Muafak"ın Arapça ve ayrıca yanlış olduğunu, doğrusunu söylemek istiyorsa "muvaffak" demesi gerektiğini belirtiyoruz.

Gene de diretiyor. Kendisi şair imiş, güzel olanı bilirmiş... Bakıyoruz yüzüne o sözümona şairin; düşünüyoruz:

Kimler beyinlerini yıkadı bu gençlerin, yabancı dillerin döküntü sözcüklerine imrendirdi onları da Türkçeye hayınlık yaptırıyorlar?

Yazıklı genç ozanın yüzüne bakarak böyle düşünüyoruz.

Ziya Paşa'dan esinlenerek olduğu gibi söyleyelim şimdi:

Türk şairi, Türk diline hayınlık etmektedir.

Bilinçlenmemiz gerekiyor diye düşünüyoruz arkadaşlar!

Bâkî'nin Türk yazınının en büyük şairi olduğu öğretilir çocuklarımıza. Doğrudur. En büyük yapıtı da "KanuniMersiyesi"... "Kanuni Mersiyesi"nin ilk iki dizesi şudur:

"Ey pây-bend-i dâmgeh-i kayd-i nâm ü neng Tâkey hevâ-yi meşgale-i dehr-i bîdireng "

(Ey ad ve ün ilgisinin tuzağına yakalanmış insan,

bu değişken dönemle uğraşmak isteği ne zamana değin?)

İşte, Arapçaya aşırı imrenerek, onu güzel sanarak, dilimizi bu duruma düşürmüşüz, ne yazık ki!

Diyebilirsiniz ki, o çağ "ümmet" çağıydı, şeriatçılık çağıydı; ulusal duygu hiç kimsede yoktu.

Peki, bugünkü bilinçsizliğimiz, darmadağınıklığımız nereden eliyor?

Bâkî'den çok sonralara değin ozanlarda, yazarlarda, aydın geçinenlerde "dil bilinçsizliği" sürmüş gitmiştir. On dokuzuncu yüzyılın başlarında da aynı bilinçsizlik yoğun bir biçimde vardır.

Darülfünun müderrislerinde (üniversite öğretim üyelerinde) de yoğun biçimde görülür bu bilinçsizlik. Sözgelimi, Rıza Tevfik, Türk dilinin yetersiz sayılan dillerden olduğunu açık açık söylemiştir, hayınlık ölçüsüne varan bir acımasızlıkla.

Dilimiz aydınlarımızca batırılmışken son zamanlarda sanki daha çok batırmak için, bir de Arapça "küre" sözcüğünü attılar ortaya. Bu Arapça sözcüğü, gittikçe çoğaltarak kullanmaya başladılar.

Küre dediler, küresel, küreselleşmek, küresellik dediler. Bu sözcükten tamlama yaparak "küreselleşen dünya"yı da uydurdular.

Bugün, siyasal alanda battığımız gibi, bizi dil alanında da batırmak istiyorlar, sanki batışın dengeli olmasını sağlıyorlar.

En sonunda, Arapçadan bir de "yerküre" sözcüğünü uydurdular. Tanrı aşkına nedir bu "yerküre" sözcüğü?

"küre - t - el arz"ı, ya da "küre-i arz"ı Türkçemize uyarlama numarası mı bu???

Türkçe düşünmek, Türkçe yaratmak varken, ille de Arap diline mi gereksinim duyacağız, hep Arap diline mi bağımlı kalacağız???

Bugün devletin yönetimini ele geçirenler, yönetime ilk gelişlerinden beri, ulusal çıkarlarımız karşısında duyarsız davrandılar; hayınlık öcüsünde duyarsız davrandılar. Bu yüzden, yeryuvarın her yanından, özellikle AB'den ve ABD'den bize buyruk üzerine buyruk veriliyor. Biz de kuzu kuzu boyun eğiyoruz. Ses çıkaramıyoruz. Bu yüzden teröristler azdıkça azıyor. En önemli çıkarlarımız ayaklar altına alınıyor.

Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir zaman bu duruma düşürülmemişti. Dil bilinçsizliği de, Türk Dil Kurumu kapatıldıktan sonra daha da yoğunlaşarak yaygınlaşarak sürüp

gidiyor... Yıllardan beri sürüp gidiyor.

*

Özellikle son zamanlarda, hangi gazete yazısını okumaya kalksak Arapça küre, küresel, küreselleşen dünya ve en son uydurulan yerküre Arapça sözcüklerini yazılara "alın lekesi" gibi, "alın lekeleri" gibi serpiştirilmiş olarak karşımıza çıkıyor. Türk Dil Kurumu kapatıldıktan sonra kim, kimler sokuyor bu alın lekelerini kullanım alanına şaşıyorum.

*

Anlaşılıyor ki Türkiye'de yeni bir kurtuluş savaşımına gereksinim var!

Hiç yorum yok: