20 Nisan 2008 Pazar

OKTAY AKBAL, İKİ REKLAM İKİ TÜRKÇE YANLIŞI

Reklamlar, özellikle de televizyon reklamları artık günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası oldu.

Sadece pazarlama yani reklamını yaptıkları ürün ya da hizmet açısından değil, sözleri, müzikleri, esprileri, kullandıkları Türkçe ve görsel ögeler açısından da insanları en çok etkileyen "kültürel olay" televizyon reklamları.

Küçük çocuklar, televizyonun karşısına geçip, önceden gördükleri reklamın sözlerini ve müziğini, reklamdan önce, ya da reklamla birlikte tekrarlayarak, "büyüdüklerin" yani çevrelerindeki dünyayı öğrendiklerini kanıtlama çabasındalar.

Bilinçsiz anneler ve babalar da çocuklarının bu "reklam dünyasına eklemlenmeleri sürecini" alkışlayarak özendiriyorlar.

Televizyon zaten kendi başına, yani reklamlardan bağımsız olarak tüm yaşamımızı etkileyen, hatta biçimlendiren bir güç olarak hayatımıza girdi.

Çocukların topluma uyum sağlama süreçleri demek olan "sosyalizasyon" yani toplumsal değer ve kuralların çocuklara aktarılması sürecinde, televizyon, aile ve okulun bile önüne geçti.

Artık başta güzel Türkçemiz olmak üzere, çocuk hemen hemen bütün kültürel ögeleri, aile ve okuldan aldığı bilgilerle birlikte, hatta onlardan bile önce televizyondan öğreniyor.

Böylece hem televizyon hem de çok tekrarlandıkları için özellikle televizyon reklamları, en etkili öğretmenler oldu.

İşte bu nedenle televizyon reklamlarında yapılan hatalar, özellikle de Türkçe yanlışları çok önemli.

Popüler kültürün ayrılmaz bir ögesi ve hatta onun oluşturucusu konumunda olan televizyondaki ve televizyon reklamlarındaki hatalar, toplumdaki kültürel yozlaşmanın en önemli nedenleri.

Bunlardan biri Fiat otomobillerinin reklamında duyuluyor:

Fiat, yeni bir dizel otomobil motorunu tanıtırken, bunun bir "keşif" olduğunu söylüyor.

Oysa herkesin bildiği gibi "keşif" zaten olan bir şeyin bulunmasıdır.

Reklamda sözü edilen motor ise bir keşif değil, bir "icattır". Yani teknolojik olarak, daha önce var olmayan bir düzeneğin oluşturulmasıdır.

Reklamın bütün öyküsü yeryüzündeki coğrafi keşifler üzerine kurulduğu için tek bir sözcük değiştirilmesiyle filmin düzeltilmesi olanaklı değil. Tümünün çöpe gitmesi gerek.

Bunu da yapmayacakları için, bu hata uzun süreli yanlış bir eğitim haline dönüşecek ekranlarda.

Kötümserliğimin nedeni, bu konuyu, benden önce Sabah Gazetesi'nin değerli yazarı Emre Aköz'ün de belirtmiş ama henüz bir sonuç alamamış olması.

İkinci Türkçe yanlışı ise bir Turkcell reklamında kulaklarımı tırmalıyor.

Genellikle reklamlarla ilgili yazı yazanlar tarafından beğenilen son Turkcell reklamında, Türkcell'i simgeleyen kişi, üç maganda tarafından çok çalışmakla ve gereksiz işler yapmakla eleştiriliyor.

Reklam gerçekten çok güzel düşünülmüş ve çekilmiş, gayet de etkileyici.

Çeşitli konumlarda, farklı etkinlikler söz konusu.

Bunlardan bir tanesinde, Turkcell'i simgeleyen kişiyi çok çalışmakla eleştirenler, "dinlen be abi", "kalıbı dinlendir" diyor.

"Kalıbı dinlendirmek" Türkçe argosunda "ölmek" anlamına gelir.

Oysa reklamda bu deyim düpedüz "dinlenmek" anlamında kullanılıyor.

Deyimler ve atasözleri, Türkçemiz'in en güzel, en duyarlı ve en anlamlı bölümünü oluşturur.

Bu nedenle de sözcük yanlışlarından daha önemlidir bunlarda yapılan hatalar.

Tabii bu eleştirilerimin hiçbir sonuç vermeyeceğini biliyorum ama, hiç olmazsa okurlarım dikkat etsinler diye yazdım.


Yazı Emre Kongar'a aittir. Emre Kongar'ın kendi internet sitesinden alınmıştır. www.kongar.org

Hiç yorum yok: